Eğitim-Öğretim insan
hayatıyla başlayan bir uğraş alanıdır.
ilk insan, aynı zamanda çocuklarının bir
öğretmenidir. Eğitim-Öğretim toplumun en geniş ve çok yönlü faaliyet
alanlarından birisidir. insan, hayatı boyunca eğitimle iç içedir. Bilim
insanları ve filozofların çoğu eğitimin çeşitli problemleriyle ilgilenmiş ve
çözüm yolları aramışlardır. Devlet adamları, hangi uygulamalarla bu sorunun
çözümlenebileceği üzerinde uzun mesailer harcamışlardır. Sistemler ,Toplumlar kendi
kültür kodlarına uygun insanı kendilerine özgü eğitim süreci içinde
yetiştirirler. Toplumların bütün gayret ve faaliyeti, maksat ve gayesi,
ferdin ve dolayısıyla bütün bir cemiyetin refah ve huzurunu temindir. Günümüzde
okullar, eğitim sürecinin en önemli kısmını oluşturur. Eğitim sistemi, bir
ülkenin insanlarının yetişmeleri için hazırlanmış bir zemin ve bir platformdur.
Eğitim sistemi açısından program, bireyin merakını , öğrenme
işleğini kamçılayıcı özellikte, onu yaşamla bütünleştirici bir araç olarak
değerlendirilmelidir. Nitekim, yetiştirilecek insan tipini ve onun kazanması
beklenen davranışları belirleyen en somut belge eğitim programıdır. Gelişmiş,
kalkınmış ve çağdaş bir toplum olabilmenin ilk ve temel şartı eğitime gereken
değeri vermektir.
Selçuklularda ve Osmanlılarda eğitimin ilk basamağı Sıbyan Mektebi
vardı bu mektebin gayesi ortak vatandaş
tipi yetiştirmekti. Her ne kadar din
eğitimin yanında günlük yaşayışın
gerektirdiği bilgilere yer
veriyorsa da dünyevi ihtiyaçlarını ön plana alan insan amacı güdülmemiştir. İslam
inançlarına göre birey, bir lokma bir hırkaya razı olan insan tipi esastır. Herşeyden
evvel dini zaruretin öğretilmesi esastır. İnsana verilecek eğitimde onun bütün
arzuları dikkate alınmalıdır, fıtrata uygun olmalıdır.
Türkiye eğitim sisteminin temel problemi:
1.Öğretmenin Niteliği
2.Ekonomik Etkenler
3.Teknik Yetersizlik
4.Psikolojik Etkenler
5. Eleştiren, Sorgulayan yeni şeyler üreten bir dinamizmden
uzak,
6. Tekrarcı, ezberci, klasik ve statik bir düşünce akışına sahip,
7. Yaşamımızın hiç bir aşamasında içimize yaramayan bir çok şeyi öğrenmek için
en büyük sermayemiz olan beynimizi, hayatımızı, paramızı, sağlığımızı ve
geleceğimizi harcıyoruz.
8. Öğrencilik yıllarında öğrendiğimiz birçok bilgiyi hayatımızın hiç bir
aşamasında kullanmıyoruz; işimize yarayacak olan bir çok bilgiyi de daha sonra
kötü tecrübelerle ve biraz da pahalıya mal olacak bir şekilde öğreniyoruz.
İşte bir eserin,
bir bilginin , insanın şahsî hayatında tesirli olabilmesi için, onun
istek ve arzularını bir hat altına alarak müsbet bir yöne kanalize edebilmesi,
evvel emirde, bu insanın aklına, kalbine, his ve ruh alemine hitap etmesi ile
mümkündür.
Muhakkak, orta
ve yüksek öğretim gençliğinin kalb ve ruhlarına ait arzu ve isteklerin göz ardı
edilmemesi gerekir. Şimdiye kadar bunu dikkate almadık. Dolayısıyla orta veya
lise talebelerinin okullarını bitirince, kitaplarını bahçede yakarak etrafında
dans etmeleri, sıkça şahit olunan hâdiselerden biri haline geldi.
Pek çok yüksek öğretim kurumunda, ne sınıfta kalma korkusu,
ne de istikballerini kazanma endişesi, onlara ders kitaplarını hakkıyla okuma
şevk ve gayretini vermiyor. Bazı derslerin bir kaç gecede halledilmeye
çalışılması ve hele mezuniyetten sonra kitapların kütüphane raflarında
tozlanması, bunun bariz göstergeleridir.
Eğitimin öngörülen işlevlerine uygun olarak ilgi ve
yeteneklerinin bilincinde, araştırıcı, yapıcı, üretken, toplumsal sorumluluklarını bilen,
bilime saygılı, teknolojik değişime açık, özgür düşünceli insan tipini
yetiştirebilmek için, eğitim programları yenilenip güncelleştirilmelidir.
Okulda sosyal aktiviteler gerçekleştirilmelidir.
Ayrıca:
Öğrencilerin
yaratıcılığını ve üretkenliğini geliştirecek ortamı hazırlamak için, okul
idarecileri, veliler ve uzmanlarla işbirliği içinde okul dışı eğitim
projelerini araştırmak.
Mesleki eğitim sistemine girecek gençlerin, uygun meslek
seçimine rehberlik etmek.
Meslek kursları açarak, mesleki gelişmeyi desteklemek.
Günümüz bilgi ve teknoloji çağıdır.
Sürekli yayınları takip etmeyen, kendi alanındaki gelişmeleri
izlemeyen, hizmetiçi etkinliklere katılmayan, kimi zaman bu etkinliklerden
haberi bile olmayan öğretmenlerin yararlı olması, öğrencilerine model olması
nasıl beklenebilir
Üniversitelerde sadece maddi bilgilerle mezun
ettiklerimizin ruh halleri ise, ibretle incelenmeye değer. Genelde hangi
meslek erbabımızı dinleseniz, hemen hepsinde en refah bir şekilde yaşama
arzusunu işitir, kısa zamanda ne pahasına olursa olsun, köşeyi dönme
hesaplarının yapıldığına şahit olursunuz.
Ne fertler ve ne
de millet ve memleket için bunların pek çoğundan, ferâgat, fedakârlık, hamiyet
gibi hamasî duygu ve gayretleri bekleyemezsiniz. İstemeye de hakkımız yoktur.
Çünkü biz onlara bu mânâda bir eğitim vermedik ki. Sadece, nasıl
kazanacaklarını öğretmeye çalıştık. Kalb ve ruhlarının arzu ve isteklerini
ihmal ettik.
İşin dahası da var. Yüksek okullardan mezun ettiğimiz bazı
mühendislerden ve çeşitli meslek erbabından, sanayi kuruluşları ile iş
yerlerini korumak, mal ve can emniyetini sağlamak da zaruret halini almıştır.
Beğenmesek de, bizim yetiştirdiklerimiz bunlardır. Şahsı, hem maddi ve hem
de mânevi yönüyle ele alamayan eğitim nakıstır, eksiktir.
Hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanamaz. Aksi
takdirde; balık ölür, kuş da boğulur. Eğitim de böyle bir şey.
Kalın Selametle..
0 yorum