Türk milleti, ışık sızdırmayan zifirî karanlıklara çivilenmiş. Gerçeğin, hakikatin dışında yaşamaya mahkûm edilmiş bu zavallı kitle, ayaklarından değil; beyin ve şuurundan zincirlendiği mağarasının duvarlarında oynatılan Kamalist gölge oyununu, gerçeğin ta kendisi sanıyor.
Işığa, aydınlığa, gerçeğe düşman kesilmesinin sebebi, asırlık aldanmışlığının acısını yaşamamak, bir bakıma felâketten kaçış ancak felâketin kendisine kaçış. Doğru bildiklerinin yanlış, hakikat bilip tapındıklarının yalan olduğunu bilmek istemiyor. Bu sebeble inandırıldıklarının dışındaki her şeye düşman.
Acuze, saçlarının dörtten üçü dökülmüş, bacakları çarpılmış, hüsnüyle hortlaklara dönmüş Kamalist kadınların İslâmiyet ve Müslümanlara karşı kin ve nefret kusmaları, varlıkları ile inançlarının aksini hatırlatmalarıdır. Hatırlamak ve düşünmek istemiyorlar.
Kimse uyanmaya da, uyandırılmaya da yanaşmıyor; yanaşmak istemiyor. Gök kubbede yankısı devam eden nuranî tek ses, Bediüzzaman'ın sesi; mürur-u zamanın, dil tahribkârlığının, ülfet ve ünsiyetin boğuklaştırdığı bu sayhayı duyurmakla mükellef olanlar da kısmen dehre mağlûb.
"Kutub Yıldızı", bu şartlara itirazın neticesi olarak doğdu. Vazifesini ifâ etmesi iki şarta bağlı: Mürur-u Zaman ve intişar...
Ben pazarlamacı değilim, çerçi olamam; işim ve vazifem yazmaktan ibaret. Tahşidat yapıyorsam, o vazifeyi yapması gerekenlerin yapmayışındandır. Kader âdildir, herkes yaptıklarının da yapmadıklarının da karşılığını görecektir.
Fecr-i sâdık bekleyenler, fecr-i sâdıka liyakat kazanmak için parmaklarını bile oynatmıyorlarsa, o aydınlık sabah niçin gelsin? Kör ve camid olanların âydınlığa ihtiyacı mı var?
Mevcudla iktifayı "dun himmet" olarak tenkid ve tahkir eden Bediüzzaman'ın şâkirdleri tereddiden teselli arayamazlar, aramamalılar. Dehri ve şartlarını tahlil edib anlamadan, mukteza-yı hâli bilip riayet etmeden daha fazla yol alınamaz, alınamıyor. Keyfiyet gibi, kemiyet de olması gerektiği kadar olamıyorsa, birinci sıra suçlusu bizleriz, başkası değil.
Karanlık ve ye'sin meddahı değilim; karanlık ve yeis içinde de değilim! Olsam zor şartlarda büyük bir mücadeleye yalnız başıma teşebbüs etmez, devamında musır olmazdım. Hayır, ben Bediüzzaman ve inandığı İslâmiyet'e inanan insanım; ye'sin de karanlığın da dünyamda yeri yok.
Bağırmamın sebebi, teyakkuza sevketmektir. Aksi takdirde, kaybedenlerden oluruz.
0 yorum