Türkiye, belli prensiplere oturtulmuş ve İttihad-ı
İslâm'a çekirdek teşkil edecek sağlam bir metin çerçevesinde İslâm ülkeleri ile
önce ikili ittifaklar yapmalı.
Meselâ ilk etapta Pakistan'la yapılmalı. Pakistan aynı
metni esas alarak Endonezya ile ittifak imzalamalı. Endonezya Mısır'la; Mısır
Suud'la...
Birkaç yıl zarfında bu ortak metin İslâm ülkeleri
arasında bir ittihad zemini meydana getirecektir. Sonrasında aynı metin
çerçevesinde daha büyük ittifaklara rahatlıkla geçiş yapılabilir. Niha-i
noktası bütün İslâm ülkelerini havi, göz kamaştırıcı bir birlik olur.
Bu, gerçekleşmesi imkânsız bir rüya değil, aksine rahat
tırmanılabilecek büyük bir zirve, kolay kazanılabilecek bir zaferdir. Şartlar
da, zaman ve zemin de bunu âmirdir. Bu büyük maksada çalışmak, bu saâdetli
hedefe yürümek aklın gereğidir.
Görmüyor musunuz ki, Filistin gibi küçük ve zayıf bir
ülkeye bile küfür dünyası birlik hâlinde yekvücudolarak taarruz edip, zulmün en
dehşetlisini, gözünü kırpmadan irtikab ediyor.
Filistin, tasvirine çalıştığım ittifakın çatısı altında
olsaydı bugün yaşadığı mezalimi yaşar, parçalanmış bebeklerine feryad ü figân
edecek elim vaziyete düşer miydi?
Filistin'in yaşamakta oldukları, Türkiye dahil, bütün
İslam ülkeleri için yakın ve kuvvetli ihtimaldir. Bu büyük ve ciddi tehlikenin
tek istisnası, elinde bir miktar nükleer güç bulunan Pakistan'dır. Gerisinin
âkıbeti Filistin'den farklı olmaz, olmayacaktır...
Zamanın akıl ve şuuru Üstad Bediüzzaman, yüz yıl önce,
idamla yargılandığı bir mahkemede; "Bu zamanın en büyük farz vazifesi
ittihad-ı İslâmdır." diye haykırıyordu. Yıl 1909... Bu farz vazife riayet
görmeyince Osmanlı çöktü. İslâm ülkeleri tesbih taneleri gibi dağıldı.
Kamal Atatürk, bir daha bir araya gelmelerini
imkânsızlaştıracak adımı, gözünü kırpmadan atıp Hilâfeti kaldırdı. Bu elem
verici zemini İnkılâblarla tahkim ve takviye etti. Milletin değerleri, inancı
ve tarihi tahrib edildi; zihni işgal edildi nesillerin.
Bir fecir, bir saâdet istiyorsak tek şartı var: İttihad-ı
İslâm'a yürümek!...
0 yorum