Son günlerde evrim teorisini destekleyenlerin başlattığı “yaratılış inancı”nı karalamaya dönük çalışmalarına Bilimler Işığında Yaratılış Derneği, cevap verdi. Cevapta, “bilim adı altına gizlenmiş yanlış düşüncelerden uyandırmaya gayret edeceğiz” ifadeleri yer aldı.
Derneğin açıklaması şöyle:
Yaratılış konusunda son zamanlarda basın, yayın ve sosyal medya platformlarında bilgi kirliliğinin yaygınlaştığını görmekteyiz.
Derneğimizin faaliyetleriyle, yerli ve yabancı 100’ün üzerinde üniversiteden yüzlerce bilim insanının bilimsel bildiri sunarak çalışma yaptığı bir alanda, yaratılışı bilimdışı olarak lanse etmeye çalışanlara karşı kamuoyunu bilgilendirme gereği duyulmuştur.
Yaratılış hakikati ne zaman gündeme gelse, belirli çevreler tarafından hemen din ile bilimin çatıştığı imajı nazara verilmektedir. Hâlbuki bilim ile din çatışması tahrif olmuş Hristiyanlık başta olmak üzere İslam dışındaki diğer dinlerde var olan bir durumdur. İslamiyet dışında hiçbir din aklı ve kâinatı kendine şahit yapmaz, akıl ve kâinattan örnekler vermez, sorgulamaya teşvik etmez. İslâm dini bilime ve bilim insanına ehemmiyet vermektedir. Bununla ilgili pek çok âyet ve hadis bulunmaktadır. Meselâ; “Akıl etmiyor musunuz?” (Bakara, 44), “İyice düşünmüyorlar mı?” (Nisa, 82), “Hiç tefekkür etmezler mi?” (En’am, 50), “Bir saat tefekkür, bir sene nafile ibadetten hayırlıdır” (Hadis, Acluni, Keşf-ül Hafa, 278).
Hristiyanlık gibi tahrif edilmiş bir dinin ruhbanları tarafından bilim insanlarının engellenmesi ve yakılması gibi hadiseler, o batıl dinlerin dünyalarında gerçekleşmiştir. Bu tahrif edilmiş dinlerin uygulamalarıyla, hiç araştırmadan din olmak haysiyetiyle İslam dinini de aynı kefede değerlendirmek, İslam dininin bilimle çatıştığını beyan edenlerin İslâm hakkında yeterli bilgi sahibi olmadıklarını göstermektedir.
Konunun daha iyi anlaşılması için birkaç hususun bilinmesinde fayda görüyoruz:
1- Yaratılış hakikatinin gerçekliğini kabul eden bilim insanları tarafından 2017 yılında başlanan “Uluslararası Bilimler Işığında Yaratılış Kongreleri” her yıl farklı üniversitelerde yapılagelmiştir. Bu kongrelere yurt içi ve yurt dışı üniversitelerden fen, eğitim ve sosyal sahalardan yüzlerce bildiri sunulmuştur. Bu bilim insanlarının kendi sahalarında yaratılış düşüncesi ile sundukları yüzlerce bildiri kitaplaştırılmış ve aynı zamanda herkesin ulaşabileceği şekilde internet ortamına verilmiştir. Yaratılış düşüncesi, bilim insanları tarafından “bilimsel” olarak temellendirilebildiği için akademik sunumlara konu olmuştur.
2- Millî Eğitim müfredatına uygun, yaratılış düşüncesi doğrultusunda Biyoloji-9, Fen Bilimleri-5, Fen Bilimleri-4, Hayat Bilgisi-3 ve Hayat Bilgisi-2 kitapları örnek olarak hazırlanıp basılmış ve insanlarımızın istifadesine sunulmuştur.
3- Fen Bilimlerinin konusu, kâinattaki varlıklar ve onların arasındaki değişmezliklerdir. Biz bu değişmezliklere kanun diyoruz. Bu kanunları da formüllerle ifade ediyoruz. Bir değişmezlik ifadesi olan formülün tespitine yaratılış fikri nasıl engel olmuş, hakikati nasıl gizlemiştir? İslam tarihindeki yüzlerce dünyaca meşhur bilim insanlarının çalışmalarına engel olmayan İslam’ın, bugün bilime nasıl engel olduğu düşünülebilmektedir? Bilimlerin temelini atan Cabir bin Hayyan, Biruni, İbni Heysem, Nasiruddin Tusi, İbni Firnas gibi Müslüman bilim insanlarının tarihi şehadetiyle İslam dininin bilimi engellemesi, yapısı gereği mümkün değildir ve hiç vaki olmamıştır.
4- Bizim savunduğumuz yaratılış düşüncesinin özeti şudur:
“Yaratılış” düşüncesi; kör bir insanın fotoğraf makinası icat edemeyeceği, sağır bir insanın mikrofon icat edemeyeceği hakikati gibi, başta canlılar olmak üzere onlardaki sıfatların atomların tesadüfi hareketleriyle meydana gelebileceği safsatasını reddetmektir. “Yaratılış” düşüncesi; aklı akılsız atomlara, hayatı cansız atomlara, gözü kör atomlara, kulağı sağır atomlara vermek gibi bir safsata yerine; gözü görene, kulağı işitene, canlılığı hayatı olana (Yaratıcıya) atfeden makul bir düşüncedir. Yaratılışı reddetmek, atomlarda bulunmayan ancak canlıların yaşamasının olmazsa olmazları olan tüm sıfatlarının, tüm hücrelerinin, tüm organlarının; atomların gelişigüzel hareketleriyle olabileceğini iddia eden ve tüm organların bir birlik içinde tek amaç için çalışmaları mevcut değilmiş gibi bir batıl inancı kabul etmek demektir. Yaratılışı reddetmek; aklın zorunlu çıkarımıyla kabul edilmesi gereken yaratıcının sıfatlarını, sonsuz atomlara vermek demek olan bir batıl inanca “bilim” adı takmak demektir. Yaratılışı inkâr edip evrim görüşünü ileri süren anlayışlar, evrim lehine bir “bilimsellik” kriteri gösteremezler. Evrim ideolojik bir yaklaşımdan ibaret bir iddia, bilimsellik sıfatını kazanamamış bir görüştür.
Yaratılışı reddetmek, kâinatta her şeyin amaçsız, gayesiz olduğunu kabul etmek demektir. Bu düşünce canlıların organlarındaki yüzlerce amaçların şehadetiyle safsata olduğu gibi, insan denen değerli ve istisnai yaratılmış bir varlığın ahlaken alçalmasına sebep olmaktadır. Yaşadığımız dönemin şahitliğiyle, bir yaratıcıyı kabul etmemek, insanın hesaba çekilmeyeceği anlamına geldiği için sorumsuzlukların, ahlaksızlıkların ve psikolojik bozuklukların nedenidir.
Sonuç olarak şunu söylemek istiyoruz: Bir kitap varsa yazarı olmaz mı? Bir sanat varsa sanatçısı olmaz mı? Bir bina varsa ustası olmaz mı? Bir kitabın yazarı, sanatın sanatçısı, binanın ustası olmak zorunda ise, fizik, kimya, biyoloji, matematik bilimlerinin her yönüyle muhteşem bir ölçü ve düzen içinde olduğunu ispatladığı şu koca kâinat nasıl Yaratıcı’sız olur?
Bu nedenle “Bilimler Işığında Yaratılış Derneği” olarak, tüm bilimlere bilim dedirten “bilimsellik” ölçütleri içinde yaratılış hakikatini desteklemeye ve insanları “bilim” adı altına gizlenmiş yanlış düşüncelerden uyandırmaya gayret edeceğiz.
0 yorum